26 Ocak 2015 Pazartesi



düşündüğüm yerden başlıyorum. gelişigüzel bu halime alışman gerekiyor. yorgunum. kendimle ilgili söyleyebileceğim en yalın gerçek bu sanırım. öncesinde ‘bekliyorum' diyordum çocukca.şimdi aynı çocuk gözlerinin zümrütüne dalgın. uzun zamandır bilmediklerimden bahsetmiyorum. sadece onları öğrenmeye meyil ediyorum. yorgunca duruyorum karşında, sessiz.
bunlar çok uzun zamanlar; -den beri’ler, -e kadar’lar… sabrın sınırını ben de bilmiyorum. zamanıma alışman gerekiyor. burada yelkovanlar akrebi sokuyor. burada zaman duruyor insanlar geçiyor. geçerken birbirlerini eziyorlar, üstüme basıyorlar, çığlıklar atıp, sarı sarı gülüyorlar.
burada kar yağıyor. avuçlarımda biriktiriyorum titreyerek. mosmor bana benzeyen herkes. beyaza duyulan acemi bir umutla, ağızlar açık yukarı bakıyoruz. Gün geceye dönerken yutkunuşlar devleşiyor. nefesler hala sıcak. gidebildiği yere kadar gidiyor. ben senin nefesine karışacağı günü bekliyorum. bekliyorum, burada kar tutmuyor.

5 Ocak 2015 Pazartesi

ArkadAşk




  
   İlişki tüm hayatımıza ilmek ilmek örülen geniş ve kompleks bir ağdır. Nedense; bu ilişki potasına anında ve ısrarla soktuğumuz kavram hep aşk olmuştur. Oysa o potaya en yakışanı kuşkusuz ‘arkadaş’ tır. Bugün dikkat edin; herkes kendiyle aynı fikirde olan insana arkadaşım diyor. Kendine en çok benzeyene… Bu çok düz, narsist ve sağlıksız yapılı bir ilişki. Böyle bir ilişkiyi kişinin hayatına yaydığımızda yaşayacağı herhangi bir değişim birbirine dönüşmekten öteye gitmez. 
Her şeyden önce, kişi kendinde sürekli ve sakin bir değişim yaşamıyorsa buna nasıl razı kalabilir, nasıl tahammül edebilir? İnsan çatışmanın ve değişimin ta kendisi değil midir? Anlamıyorum. Zaten şu sıralar, her yerde -hangi yaş ve cinsiyet grubuna dahil olursa olsun- birbirine benzeyen insanların oluşturduğu arkadaş gruplarına rastlarsınız. Fiziksel ve görsel olarak da dikkatinizi epey çekeceklerdir. 
Bu arkadaşlık meselesindeki asıl keramet yap-boz çıkıntıları gibi beklenmedik boşluklardan ve fazlalardan tamamlanmak değil midir? Aklının yetmediği yerde beynini açacak, kah kızıp kah darılıp insanı doğruya itecek, kendini tam ya da eksiksiz hissetirecek olan arkadaş değil midir? 
Tarih boyunca söylenegelmemiş midir, en beklemediğin anda en büyük zıtlıklardan doğar gerçek arkadaşlık diye…


     Bak, aşk öyle değildir mesela… O insanın doğasında olan bir çekimle sürüklenir gerçeğe… Ne yazık ki; elde edebildiğiniz tek şey de bu ilkel güdüymüş. İşte bu nedenle, şu yüzyılda dönüp dolaşıp kadın erkek ilişkileri üzerine aforizma şovlarındasınız. Her neyse… 

     Bakın, arkadaş mühimdir. Hatta şu dünyadaki en mühim şey…Hayatta sahip olabileceğiniz en nitelikli, en güçlü detaydır. Arkadaş neye denir bunu bir sorgulayın. Sonra arkadaş dediklerinizi… Yoksa siz ısrarla hayatınıza dahil edemediğiniz rolleri sevgililerinize yığıp bu işten yırtmaya mı yelteneceksiniz? Hani şu kadınları ve adamları kalıplara oturtmak meselesi…. Hamur tutmayınca da aşk bizi hep acıtacak mı? 

Hı, anlıyorum.